Turizmde sürdürülebilirliğin ana kıstası; sektör temsilcileri tarafından ‘yeni pazarların geliştirilmesi’ olarak ifade ediliyor.

Ancak yeni pazarları geliştirmek bir yana dursun biz daha elimizdeki pazarda dahi gücümüzü koruyamıyoruz. Rakiplerimizden önde olmak için çalışmak yerine turizm politikalarımızı hiçe sayarcasına başımıza yeni icatlar çıkarıyoruz.

Öyle ki, trajikomik bir şekilde…

Antalya’da lüks bir otel, Türk müşterisine ‘milliyet farkı’ faturası kesiyor. Daha uygun fiyata rezervasyon yaptığını düşünen vatandaş ise Türk olduğu için Türkiye’de, ‘milliyet farkı’ ücreti ödüyor.

Kulağa saçma gelse de…

Otel tarafından yabancı bir site üzerinden rezervasyon yaptıran müşterinin Türk olduğu fark edilince, müşteriden 120 Euro "milliyet farkı ücreti" alınıyor. Olayın sosyal medyada tepki toplaması üzerine de, otel yönetimi “Milliyet farkı karşılığı tahsil edildi” açıklaması yaparak,

Olayın üstüne tuz biber ekiyor.

Yaşanan bu hadise Türk turizmini sürdürülebilir kılma adına hezimet…

Türk turizmini tanıtmak için dijitalde ve medyada bu yaşanan olayın aksine bir tanıtım ve pazarlama etkinliği yapılması gerekirken,

Kamuoyunun gündemine oturan bu skandal uygulama nedeniyle, sektörün geleceği riske atılıyor.

Türkiye’yi küresel ve sürdürülebilir bir turizm destinasyonu olarak tanıtmak yerine,

Türk olan bir turistten Türkiye’de milliyet farkı alarak,

Türk turizminin gelişimi adına sorumluluk almaktan uzaklaşıyor,

Sorunlu turizm uygulamalarına imza atıyoruz.

Sürdürülebilir turizmin önüne engeller çıkararak,

Turizmin sürdürülebilirliğini temelden sarsıyoruz.

 

Esen kalın..